12 Aralık 2019 Perşembe

Seba-yi Seyyar Kitabı

Seba-yi Seyyar Kitabı



Seba-yi Seyyar
(Yedi Gezegen)


Yazar: Emir Nizamuddin , Ali Şer- i Nevayi
Yayınevi: Türk Dil Kurumu Yayınları


Seba-yi Seyyar [1484 Herât], Nevaym'nin hamsesinin dördüncü mesnevisidir. Eserde Sâsânî [226-651] hükümdarı Behram-gor [421-438] anlatılmaktadır. Nevaym'nin eserlerinin karşılaştırmalı metinlerini hazırlamak, kelime hazinesini tespit etmek ve eserlerini Türkiye Türkçesine aktarmak bizce lüzumlu bir iştir. Bu düşünceden hareketle Seb c a-yi Seyyar'ı ele aldık. Eserin hacimli olması hasebiyle Türkiye Türkçesine aktarmağı ertelemek zorunda kaldık. Çalışmamız, dönemin dili, edebiyatı ve faydalanacağımız sözlükler ve eser hakkında etraflı bilgi toplamakla başladı. Eserin yazmalarını inceleyip üzerinde çalışacağımız nüshalara karar verdikten sonra, metni tespit etmeğe başladık. Tespit işi bittikten sonra nüshalar karşılaştırıldı.


Divan Şiirinin Kozmoloji Anlayışı


Divan Şiirinde Kozmoloji: Güneş, Ay ve Gezegenler

Eski edebiyatın kozmo düşüncesine göre her gezegen dokuz kattan oluşan gök tabakalarından birinde bulunurdu. Yıldızlar ve gezegenler  insanların talih, baht ve kader gibi yazgılarını tayin eder ve düzenlerdi. Bu sisteme göre Dünya  kâinatın merkeziydi ve  felekler iç içe geçmiş soğan zarları gibi dünyayı çevreliyordu. Dünya göğünden başlayarak yedi gezegen  yedi feleğin gezegeniydi. ve bunlar sırasıyla Ay, Utarit, Zühre, Güneş, Mirrih, Müşteri, Zühal, sabit yıldızlar ve burçlar ile onların en üstünde bulunan  Atlas feleği  idi. Atlas en üstte olduğundan  felek-i a’zam, felekü’l-eflâk gibi adlarla  anılırdı.

Her yıldız, ugurlu, ugursuz, yarı uğurlu veya uğursuz sayılırdı.  Her felekte veya semada bulunan bu yıldızlar insanlar ve diğer cenlıların hayatları  ve kaderleri üzerinde tesirliydi. Her birinin hususi krakterleri vardı ve karakterleri ile iklimler, mevsimler  günler hatta saatleri etkiliyorlardı. Bu  yüzden dünyada olup biten her şeyi onlar tayin ediyorlardı. Kaza ve kadere karşı çıkamayan şairler de bu yüzden  olup bitenlerin suçunu feleğe yüklüyorlardı.